MENGENEDE BİR GÜL

AHMET MENTEŞ

“İnsan, korkunun gölgesinde dinlendirir,

yorulmaktan yorulmuş olan ruhunu.”

Hayat, kedinin fareye sunduğu birkaç umutlu dakikadan başka nedir ki? Bir mermiyi elle fırlatmakla tabancayla fırlatmak arasındaki fark kadar apaçık her şey. Fakat insan, ne olursa olsun, kördür. Ona birkaç oyuncak ve sınırsız umut vadedilmiştir. Uyusun kalp, sonsuz gecede durmadan uyusun! Nasıl olsa insan fethedilmiştir. Her şey döngüde kayıp. Bir sisin içinde yaşlanır ve ölürüz. Sorular içinde bir soruyu yanıtsız bırakarak: önemli olan nedir: cenneti kazanmak mı – cehennemi yok etmek mi?

İnsan, korkunun gölgesinde

dinlendirir, yorulmaktan

yorulmuş olan ruhunu.

Öleyazarakgeçengünlerininsanı. Bir inanışa doğru sürüklenir. Gerçek ölümün dinine. Ölümü gülleştiren çiçekler oysa mengenede. Sıkıştırıldıkça büyüyen. Varlığa değil yokluğa doğru büyüyen. Ölüm çarkının gıcırtısı, sürecek evrenin ölümünden sonra da. Tasmasını kemiren köpek, ölecek tasmasından önce. Ey gurur boyasına batırılmış böcek! Bir yağmur işini görecek. Ki böcekliğinde herkes hemfikir. Sadece seni ve senin gibileri kandırır bu gizlemeler. Gizli emeller, sadece senin kirli yüreğinde yeşerir.

Gitgide daralan bir mağarada yaşıyoruz. Orada en onulmaz yaralar kaplıyor bedenimizi. Sislerin arasından çıkıp gelecek olan kim? Kim kurtaracak bizi? İçinde gitgide alıklaştığımız mağaramızda o meçhul kurtarıcıyı beklemek de nedir ki? Ölümün gücü karşısında bizim umudumuz nedir ki? Herkes kurar krallık düşü, kral öldüğünde. Bir anlığına da olsa azattır tüm köleler. O kutsal an geçer geçmez başlar yine el etek öpmeler. İşte biz böceklerin bu kadardır hayattan beklentisi.

Biten günü kucağına alıp nereye gider gece? Ya sen? Nereye gidiyorsun gölgeni geride bırakıp? Nereye doldurdun yüreğinin küllerini? Belki ölümden konuşuruz, hala hayattaysak eğer. Belki bir sonsuzluk şarkısı yükselir, sınırların ve kısıtlanmışlığın oğulları olan bizlerin dilinden. Belki Samsa dönüşmemiş, Don Kişot daha başlamamıştır seferlerine. Belki de yunus ile Hermias ölü değil dipdiri karşılayacaklar bizi kıyıda. İşte o zaman SEVGİ’nin ölüyü dirilten gücüne şahit olacağız.

Bir insan bir insanı aracısız görebildiğinde başlıyor gerçek yaşam. Yani tüm samimiyetiyle gözün, yani .çkarsız, yani “belki bir gün işime yarar”sız, yani gözü ve gönlü arındırdıktan sonra tüm bencilliklerden, yani insan olmanın ulaşınca gerçek manasına ve g.rünce güzelin içindeki güzeli… Yani: Gözlerime değil, bakışlarıma bak sevgili! Bir adam da, bağrında yetişen çiçeklere küskün bir tepeden inerken, düşleşen yeryüzüne birkaç söz söylemek geldi içinden: Kim demiş yok diye yağmurun kanatları! Aklının süvarilerini düşündü sonra. Ki aklı bir savaş meydanıdır. Savaşır: Herkes dönebilsin diye kendi içine. Ve herkes baksın diye kendi işine. Saçma’ya hizmet son bulsun diye. Bizi köle kılan şeyleri artık anlayabilelim diye…

Bir varmış bir yokmuş. Masalın gerisi masal. Geçmiş mi geçmiş? Gelecek, gelecek mi? Güllerin düştüğü yerde güller… Bilerek kuruttuğumuz otlar tekrar yeşerecek mi? Mengenede bir gül, bir gül daha ve güller… Bizim buralarda da bir gün yaşanabilecek mi?

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacaktır.

YAZMAYA BAŞLAYIN VE ARAMAK İÇİN ENTER TUŞUNA BASIN