KUŞLAR AYAKKABI GİYMEZ

AHMET MENTEŞ

Sevelim insancığım! Biz, kendimizden başlayarak sevelim sevilmeye layık her şeyi. 

Sen iste, bir çiçekle de gelir bahar. 

Şarkı söyleyelim insanlık korosu olarak: Aşkın şarkısını. Doğum-ölüm arasında bir dans olsun yaşamak. Kıvırma hakkı… Dansımız kutlu olsun sevdiğim. Dansınız ritmini hiç kaybetmesin kardeşlerim. Senin gözlerin, ılık yankısında cemrenin; gözlerin görmeyi bilir her anın kutsal yanını, bu yüzden var gelecek diye bir şey, umut bu yüzden var. Senin gözlerin… Hepimizin gözleri… 

Kurtulduk betondan. Selvilerin derinleştirdiği yollardan sapacak herkes gizli patikasına. Bahar dalları ve gökle yarışan mavi çiçekler. Kırkikindiler yıkayacak saçlarımızı. Tozlu ağaçların yıkanışı gibi ilkyaz yağmurlarıyla, yıkanacak tozlu ve paslı yüreğimiz. Dinle tomurcuğun çatlayışını. Büyük bir orkestradır o duymasını bilene. Havanın ılık ve sakince çimenlerin arasına doluşunu hisset. Ezgilere dökülmemiş nice sözleri var onun. Çiçekler sırlarını açmak için can atıyorlar, kulak ver onlara. 

Zeus’un Narsis’e ilenci: Başkasını sevmeyen kendini sevsin. Biz, kendimizden başlayarak sevelim sevilmeye layık her şeyi. Sevelim insancığım! Sevelim bir narçiçeğini uzaktan da olsa. Kalbimizdeki ilk pınarı, o özden akan güzellikleri keşfedelim. Kırk Haramilerin taş kapısı söz dinliyorsa hâlâ: Açıl susam açıl! Aşka gidelim! 

Kara gökler hep üstümüzde. İyice oyuldu insanlık temelinin altı. Yaşamak, ağzımızı açarak B’yi söylemeye çalışmak gibi. Kim ne derse desin… Biz bu baharı kendimize ayıracağız. İstediğimiz şekilde göreceğiz dünyayı: Evet çiçek dürbününden; evet, pembe gözlüklerle; evet, tozpembe bir hayal penceresinden. Bunu bize çok görmesinler. Çok görmeyelim bunu kendimize. Bir süreliğine ortadan kalksın bizi oyalayan yapay ne varsa. Bağıralım, hem de ağzımızı hiç kapatmadan: Evreka! Evreka! Baharın ilk çiçeğini buldum! 

Yakınmanın vakti değil. Anlamı yok karanlığa geri dönmenin. Oyunlarını tüketmez dünya, biz ‘vicdan’ı hatırlamadıkça. Vicdanımız uyanmalı kış uykusundan. Önce içimizde yaratmalı baharı, sonra çıkmalı kırlara. Denizkızlarının şarkısına kulak vermeli. Asla… Sevmekten yorulmayalım. Her sabah bir çiçeği öpmekten yorulmayalım. Her uyku bir başka çocukluk uykumuz olsun. Her günü içimizdeki çocuk sevinciyle yaşayalım. Yalın ayak koşmanın ayıplanmadığı günlerdeki gibi. Hangi duygunun esiri olacağımıza bırakalım doğa karar versin. Çağın sol yanımızda açtığı boşluğu doldursun, elimize aldığımız bir demet karanfil. 

Kuşlar ayakkabı giymezler. Çünkü özgürlüğe basar ayakları. Sen, en son ne zaman bastın çıplak ayakla toprağa? Onların istediği ayakkabılar, onların istediği zeminler, onların istediği zaman, yer ve duygu… Her adımın onlarca düzenlenmiş. İşte sana ilkbahar, toprak ılık ve taze… Ayakların hâlâ sana aitken kaçırma fırsatı. Ne duruyorsun bassana toprağa! 

İlkyaz, sevgilinin rayihalı saçlarına bin bir kokuyu eklemek için gelecek. Ve yaz gelecek peşinden, senin yazın. Ve her şeye rağmen… Galileo gibi bağıralım: “Yine de dönüyor, yine de dönüyor” dünyaaaaaa!.. 

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacaktır.

YAZMAYA BAŞLAYIN VE ARAMAK İÇİN ENTER TUŞUNA BASIN