ÇOCUKLUĞUMUN SOĞUK GECELERİ

I. Tezer Özlü’nün en uzun anlatısı çocukluğudur. Çocukluk, onda uzun bir şiir gibidir. Uzun ve soğuk… Çocukluğunu, ne denli sıkıntıyla geçerse geçsin, ne kadar geride kalırsa kalsın yanıp sönmeye, insanın yolunu aydınlatmaya devam eden bir ışık gibi görür.

II. Çocukluğun Soğuk Geceleri… Eski Bahçe’den Kalanlar’a, Yaşamın Ucuna Yolculuk’tan Zaman Dışı Yaşam’a dek yazdıklarının tamamı bu kitabı tamamlayan ya da bu kitabın açılımlayan özellikler taşır. 

III. Çocukluğun Soğuk Geceleri, bir bakıma Tezer Özlü’nün 70’li yıllardaki travması, bir bakıma 80’li yıllarda çocukluğunu yaşayamayan kayıp kuşağın öyküsüdür.

IV. Romanına, kendisini odak alır. Ancak yapaylığa düşmez. Kendine acımaya, başkalarını suçlamaya tenezzül etmez. Sıradan insanın ama sınıfsal toplumun çağdaş çileli insanının sıkıntılarına tüm içtenliğiyle yaslanır. 

V. Çocukluğun Soğuk Geceleri’nde öncelikle, ‘taşra sıkıntısı’nın resmini çizer. Dar bir sokağa bakan, cansız ve sönük ışıkların aydınlattığı bir ev, bu evde geçirilen ‘erken bastıran karanlık günler’i anlatır. Benzer hayatlar sürmüş olanların ekleyeceği yığınla imge için boş alanlar yaratır. 

TEZER ÖZLÜ

VI.Tezer Özlü’nün anlattığı bu evlerde, musluklar sürekli damlatır. Muslukların altına madeni kaplar konur, su kaba damladıkça tekdüze bir ses çıkarır, kaplar dolar, su taşar, taştığı yerde inatçı sarı bir pas izi bırakır. Yine bu evlerde eski, kullanılmayan eşyalar atılmaz, saklanır. Bu eşya yığınının içinde çocuklardan kaçırılmış birkaç özel nesne her zaman vardır: Doğru misafire ikram edilmek üzere bekletilen, doğru misafir gelmediği için evin gizli bir köşesinde öylece bekleyen, tüketilmeye bir türlü kıyılamayan yığınla nesne… Kapısı, ancak misafir geldiğinde açılan soğuk misafir odalarında, beyaz bomboş bir duvara koca bir çiviyle asılmış, hep eğri duran Saatli Maarif Takvimleri, çocukların ürkek ürkek, büyüklerinse gururla gülümsediği birkaç hatıra fotoğrafı özenle saklanır. 

VII. Yaşamla ve ölümle hesaplaşmak için yazan; eylem ve beklenti kavramlarına, yeni anlamlar yükleyen, “İnsanın başkalarına söyledikleri kendi duymak istedikleridir. Yazdıkları, okumak istedikleridir. Sevmesi, sevilmeyi istediği biçimdir.” diyen Tezer Özlü, taşraya ve sıkıntıya rağmen bu topraklarda asıl sılanın ve gurbetin çocukluk olduğu anlatmak ister. Büyümek, bir bakıma çocukluğun gurbetine çıkılması, çocukluğun insanı terk etmesidir. Büyümek, terk ve veda gibi kısa iki sözcükten başka nedir ki… 

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacaktır.

YAZMAYA BAŞLAYIN VE ARAMAK İÇİN ENTER TUŞUNA BASIN