FIRAT’LA DİCLE HER ZAMAN ŞATTÜLARAP’TA BULUŞMAZ

  • Sıddık Akbayır

bir: Sezai Karakoç, Cemal Süreya’nın Mülkiye’den sınıf arkadaşıdır. İlk sınıfta tanışırlar, ikinci sınıfta yakınlaşırlar ve üç yıl boyunca sıra arkadaşı olurlar. Önceleri şiir yazdığını gizleyen Cemal Süreya’yı, bu konuda Sezai Karakoç yüreklendirir, teşvik eder. 

iki: Sezai Karakoç, Cemal Süreya için şiirin yanı sıra birçok konuyu konuşabildiği, zeki ve yetenekli bir arkadaştır. Her ikisi de kaderin Ankara’da buluşturduğu hem parasız hem yatılı, hür hayalli Doğulu çocuklardır o sıralar. 

üç: Şiirleri, mizaçları çok farklı olsa da arkadaşlıkları uzun sürer. Cemal Süreya, Sezai Karakoç’a hep “Sezo” der. Çünkü Karakoç da arkadaşına “Cemo” diye seslenir. Biri Fırat’ın diğeri Dicle’nin suyunu içmiştir. Fırat’la Dicle her zaman Şattülarap’ta buluşsun isterler. 

dört: Mülkiye’de parasız yatılı şairlerden birkaçında büyük bir resim tutkusu vardır. Boyuna albümler karıştırırlar. Sezai Karakoç, resme farklı bir açıdan bakar. Mülkiye Dergisi’nde Mona Roza’ları Cemal Süreya desenler, takma adı da Charles Suarez’dir, yani C.S. 

beş: Sezai Karakoç, hep içe dönüktür; Cemal Süreya ise beğendiği bir dizeyi, “Bu benim olsun.” diyerek ondan isteyecek kadar cüretkârdır. 

altı: Cemal Süreya, kendi şiirini başkalarına göstermekte son derece kıskançtır. Sezai Karakoç, bir çok şiiri yazılma safhasını şiire düşkün birçok kişiyle olduğu gibi Cemal Süreya’yla da paylaşır. Cemal Süreya için, çevresi bütünüyle şiirine malzeme olabilir; beğendiği her şeyi, şiirine taşıma mizacındadır. Buna mektuplar da dahildir. Ancak, aldığı her şeyi kendi üslûbuna çevirmede, etkilendiği her şeye kendi imzasını atmada ustadır. 

yedi: Sezai Karakoç Merzifon’dayken Cemal Süreya ile mektuplaşırlar. Cemal Süreya, bir mektubunda arkadaşının neler yaptığını, nasıl yaşadığını anlatmasını ister. Karakoç, içinde bulunduğu metafiziği kurcalama hâlini anlatmak için “giyotine abone olmuş gibiyim.” der. Cemal Süreya bir şiirinde: “yüzüm giyotine abone.”der. 

sekiz: Karakoç, başka bir mektubunda misafir olduğu bir arkadaş evindeki durumunu anlatırken “Orda, telaşlı bir Kafka gibi yabancı duruyordum.” cümlesini kurar. Cemal Süraya, “telaşlı Kafka” imgesini kullanır. 

dokuz: Cemal Süreya, eşi Zühal Tekkanat’a yazdığı On Üç Günün Mektupları’nda da yer yer Sezai Karakoç’tan söz eder. Söz gelimi, maliye müfettişi olması konusunda kendisini ikna eden kişinin Sezai Karakoç olduğunu söyler. 23 Temmuz 1972 tarihli mektubunda Karakoç’un bir dizesini biraz değiştirerek kullanır: “Biz koşuyu kaybettikten sonra da koşan atlarız.” 

on: Karakoç, Balkon şiirini, bir mektubuna ek olarak Cemal Süreya’ya gönderir. Sonraki bir gün Pazar Postası’na bir bakar ki şiiri yayımlanmış. Üstelik, Cemal Süreye, ona yazdığı mektuptan alıntılar yapar ve şiirdeki birkaç kelimeyi de değiştirir. Bunun üzerine Cemal Süreya’ya ağır bir mektup yazar. Mektup birkaç gün sonra geri gelir. Çünkü, o öfke esnasında adresi eksik yazmıştır. 

on bir: Necip Fazıl’ın Büyük Doğu dergisinde isimleri yan yana görülür. Sezai Karakoç, bir dönem, Cemal Süreya’dan Büyük Doğu için şiirler alır. Hatta Osman Mazlum müstearıyla edebiyat üzerine yazılar da yazar Cemal Süreya. 

on iki: “Yan yana akan ancak birbirine karışmayan iki su” gibidirler. Konuşmaları, gençlik icabı, bir imaj ve espri sağnağına dönüşür. Arkadaşlıkları boyunca konuşmalar, tartışmalar, küsmeler, uzaklaşmalar, yeniden yakınlaşma ve barışmalar devam edip gider. 

on üç: Sezai Karakoç’un imzalı tek kitabı Cemal Süreya içindir: “Şahdamar, Cemal Süreya’ya, Kardeşim Paris’e ideoloji ithal et, ideoloji… 

24 .4. 1962” 

on dört: Cemal Süreya’nın ilk şiir kitabı Üvercinka üzerine Sezai Karakoç Cemal Süreya’nın Çıkışı başlıklı bir yazı yayımlar. Süreya’nın şiirinde “asil görünüş ve zarif gelişler”ler bulur. 

on beş: Çocuk yaşlarında Cihangir Camii minaresinden ezan okuyan, Hz. Ali’nin cenkleriyle büyüyen Cemal Süreya; ilk dönemlerinde Sezai Karakoç’a göre “İslâm’a gelebileceği ümidi veren” bir isimdir. Arkadaşıyla İslâm’da buluşmayı içinden geçirse de bunun bir kader ve nasip meselesi olduğunu bilerek davranır. Aradan yıllar geçer, Fırat’ın ve Dicle’nin suları akışını değiştirir. 

on altı: Sezai Karakoç’a göre, Cemal Süreya rağbet solda olduğu için giderek solculaşır, İslâm’dan uzaklaşır. Karakoç, anılarında, Cemal Süreya için “Birçok yıldan beridir elinden geldiğince bana karşı olumsuz tavrını ortaya koymuştur. Ancak bunu gizleyerek yaptığı için çoğu kimse farkına varamaz.” der. 

on yedi: Cemal Süreya’nın çıkardığı Papirüs’ün bürosu ile Sezai Karakoç’un çıkardığı Diriliş’in bürosu, bir ara Cağaloğlu’ndaki bir işhanının ayrı katlarındadır. Papirüs’ün basımı, dağıtımı hız kesmiş durumdadır ve Cemal Süreya zaman zaman Diriliş’e uğrar. Mülkiyeliler Birliği, Pazar Postası, Rüzgârlı Sokağı, şiir matineleri ve ortaklaşa tanıdıkları şahısların çevresinde geçer konuşmaları. Çok sigara, çok çay içerler. 

on sekiz: O zamanların, uzak durmayı öğütleyen rüzgârı içinde, sıradan ziyaretler bile sıradan olmaktan çıkar. Bir keresinde Cemal Süreya, Mihri Belli ile gelir Karakoç’un bürosuna. Cemal Süreya’nın “Bir aşırı sağcı ile bir aşırı solcu”yu tanıştırma ifadesine Mihri Belli de Karakoç da itiraz eder. 

on dokuz: Cemal Süreya, Günler’de uzak kaldığı Sezai Karakoç için şunları söyler: “Milliyet Yayınevi’nde, pencereden bakıyorum. Yerebatan’a uzanan caddenin üzerinde bulunan şu karşıki binanın üst katında Sezai Karakoç oturuyor; penceresi görünmüyor; ama işte orda. Ne tuhaf, bu kadar yakındayız da bin yılda bir görebiliyoruz birbirimizi. O da, sokakta rastlarsak…”  “Yaşlandık be Sezo!” sözüyle bir şeylerin kopup gidişini ve dönmeyişini anlatır. 

yirmi: Karakoç, Maliye Teftiş Kurulundan da arkadaşıdır. 1965’te Doğan Yel isimli arkadaşlarını da yanlarına alarak üçü birden Maliye Bakanlığındaki görevlerinden istifa ederler. Doğan Yel ikisinin de de okurudur. İstifa edişi de arkadaşlarıyla yan yana olmak içindir; bir bakıma arkadaşları için istifa etmiştir. İstifa ettiklerinde hemen her gün, İranlı Ümmügülsüm Rehberi’nin Galata Köprsü’nün altındaki Erzurum Çayevi’nde buluşurlar. Burası, Sarayburnu’na bakan cephesiyle vazgeçilmez uğrak yeri olur onlara.  İş bulan ilk Doğan Yel olur. İlk maaşını alacağı gün arkadaşlarını köprüaltındaki kahvede üç gün üs üste bekletir. Aradan 13 yıl geçer. Bir gün arar Cemal Süreya’yı. “Nasılsın?” der. Cemal Süreya, “İyiyim be Doğan… Tutulmamış bir söz gibiyim çayevlerinde.” karşılığını verir. Ardından Sezai Karakoç’u sorar. Cemal Süreya, “Tutulmamış bir söz, bana iki arkadaşımı da kaybettirdi. Biri Yel olup gitti. Diğeri de benden uzaklaştı.” 

yirmi bir: Sezai Karakoç, yaklaşık yirmi yıl Cemal Süreya’ya uzak durur. Aynı şehirde, yakın mekânlarda selamsız yaşarlar. 

yirmi iki: Sezai Karakoç, “Elinden geldiğince bana karşı olumsuz tavrını ortaya koymuştur.” dese de Cemal Süreya, Karakoç’u yoksullukta bile yakınlık kuracağı bir dost olarak değerlendirir. “Benden daha yoksul bir tek Sezai var.” der. 

yirmi üç: Çok sıradan bir olay son verir Cemal Süreya Sezai Karakoç dostluğuna. Adının ve soyadının baş harfleri S. K. olan bir aday, seçime bir gün kala, rüyasına Saidi Nursi’nin girdiğini ve ona adaylıktan çekilmesini söylediğini ileri sürerek Diyarbakır belediye başkanlığı adaylığından vazgeçer. Partinin yeni bir aday göstermesine artık ne yasal, ne de pratikte olanak vardır. Seçimi böylece karşı partinin güçsüz adayı kazanır. Bunu, Cemal Süreya S. K. baş harflerini kullanarak yazı konusu yapar. Böylece ipler kopar iki dost arasında. Sezai Karakoç’a göre, aslında S. K.’nin kim olduğu bellidir, bir astsubay emeklisidir. Onun adını açıkça yazmak varken Cemal Süreya’nın S. K. baş harflerini kullanması kendisine karşı düzenlenen bir komplodan başka şey değildir. 

yirmi dört: Cemal Süreya; öfkesinden, alınganlığından habersiz olduğu arkadaşı Sezai Karakoç’la Ankara’da görüşmek ister. Karakoç’un “Sen benimle randevu almadan görüşecek adam mısın?” sözüne çok kırılır. Yıllar önce bir mektubunda “Gün gelir anılar da değiştirir sözcüklerini” demiştir oysa. 9 Ocak 1990’da Sezai Karakoç’a ‘kırgın bir özlem’le gider. 

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacaktır.

YAZMAYA BAŞLAYIN VE ARAMAK İÇİN ENTER TUŞUNA BASIN