NİÇİN “MIZMIZ”LANIP SUSMAYACAKMIŞIZ

– Hıdır Toraman

Sahnede görünmek, bir gösteride yer almak tüketim süreçlerinden birine dâhil olmak. Ruhunuzu harcamakla sonuçlanır çoğu kez bu suç ortağının bedeli, sahte ve geçici bir itibar karşılığında. Hem birilerinin şahsımı sahnede, aralarında görmek isteyeceğinden de o kadar emin değilim. Bir gösteriye ne katabilir benim görüntüm, korkaklığım, tembelliğim, sorumsuzluğum, geç kalmışlığım? Ne işe yarar, kimi ilgilendirir? Yaşamak iz bırakmaktır ama ben, görülmeye değer bir ize sahip olduğumdan da emin değilim. Şahsen hayatı, ilerleyen günleri izlemek daha didaktik, daha eğlendirici ve dikkate değer geliyor bana. Bizim, hayatın hızına yetişmemiz, ondan daha iyi bir kurgu ortaya koymamız mümkün mü, kurgunun âlâsı hayatın kendisi. Bizler kör topal takipçileriyiz akıp giden hayatın. Hayır, yine kokak konuştum, birinci sınıf taklitçileriyiz demem daha doğru olacak. Hepimiz ondan artakalanla beslenen geç kalmış yazar-çizer tayfasıyız nihayetinde. 

Dünya on yıllardır sanattan, edebiyattan, özellikle şiirden bir hamle bekliyordu 

Dünya on yıllardır sanattan, edebiyattan, özellikle şiirden bir hamle bekliyordu ama o hamle bir virüsten geldi. Hem de görkem bırakmadı kimsede. O büyük hamle niçin şairden bekleniyordu? Tereddütlü konuşmaya mahal vermeyen, insan türünün dürüst kalmak zorunda olduğu tek alan şiirdi. Cambazın dürüstlüğü ipin boyu kadardır; şairinki yaşamı boyunca. Herkes yalan söyler ama şairin yalan söylemekte zorlandığını biliriz. Muazzam bir pespayelik, yüzeysellik ve sorumsuzluğun mağduru olduğumuz zamanlarda insanların ne kadar tutarlı olduğuyla ilgileniyorsanız gözünüz ve gönlünüz şair sesi arar. Hem iyi şiirin yazılmasına engel olabilecek bir güç de yoktu dünyada. 

Ne var ki ihtiyaç duyduğumuz sanat da şiir de insan tekinin alıp verdiği nefese bakar 

Ne var ki ihtiyaç duyduğumuz sanat da şiir de insan tekinin alıp verdiği nefese bakar. Nerenin havasını soluyup hangi toprağın suyunu içiyorsa onun şiirini yazar kişi. Şiiri çünkü şairden önce, şairin maruz kaldığı dünya hak eder. Şiir; ekmeğini yediğimiz, suyunu içtiğimiz, havasını soluduğum toprağın, iklimin nasibidir. Helal süt emmiş oğullar ve kızlar ister daima. Yağmuru çağıran iklimle şiir ilham eden iklim kardeştir. Büyük şair, Yunus Emre misali, bir çağa, bir toprağa, bir coğrafyaya bahşedilmiş ihsandır. 

Şiir bir gönül gösterisidir 

Şiir bir gönül gösterisidir. Şairin kendi emeğinden başka hak ve hakikati de yoktur. “Sen neysen hakikat odur.” Bir davası olanla bir davası olmayı arzulayanların eyledikleri aynı olmamıştır, olmayacak da. Şairin şeref meselesi olarak gördüğü şey derdidir. Kişi neyi kendine dert edinmişse onun şiirini yazar. Şiir sahasında iz bırakanların derdi bellidir. Ama yeni şair gamsız, tek derdi de şairlik; genç olmanın dezavantajıyla kendisine ödüllü şair kimliği kazandıracak, şöhret getirecek şiirin peşinde. Baba baskısıyla kilise korosunda şarkı söyleyen çocuktan farksız. Konfüçyüs’ün bir diyaloğu var: “Şöhret” diyor Konfüçyüs, “başarılı olmak anlamına gelmez.” İtibar, ilgi ve övgü dilenen günün şairi, bunun neye tekabül ettiğinin farkında bile değil; büyük şiirin kendisine nasip olma-

yacağını nereden bilsin? Bilenler de muhatabını bulamama kaygısıyla yazma isteği duymuyor zaten, gösteriye katılmıyor, her şeyi içine atıyor haklı olarak. 

Masumdan daha çok zalimi var yaşadığımız çağın 

Masumdan daha çok zorbaları var yaşadığımız çağın; haksızlık üzerine dönüyor bütün işleri, mülkiyet ilişkileriyle yürüyor. Sırt çevirdiğimiz şair geri döner mi, bu dijital zamanların şiiri olur mu bilmem. ‘Gâvurun ekmeğini yiyen gâvurun kılıcını çalar.’ Mevcut dünya bilgisi kimseyi büyük sanata götürmeyecek belki de. Popülizm illetinden kurtulmanın yolu, sanatçı ve şair kişiliğin, “kalbine dönmesi” ile mümkün. Kalp her şeyin derinliğine sahiptir. Şiir içtenliktir ama şiirin Gandi’si olmayı arzulayan, daha ilerisini tahayyül eden kaç yetenek var hâlihazırda? Şair kişilik, bütün başarısını, en başından beri her şeyi inanarak, üzerinde titreyerek yapmış olmasına borçlu. Şiiri bu dünyanın en önemli meselesi olarak ele almıyorsan eğer, varlığının da yazdıklarının da bir önemi yok. Biz büyük bir milletiz, bizim kutlu bir devletimiz var bir şahsiyetimiz olmasa da olur diyorsan mesele çok ciddi. Gerçeği öğrenememiş olmanın kederiyle ölüp gideceğiz. Sükût etmeli belki de… 

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacaktır.

YAZMAYA BAŞLAYIN VE ARAMAK İÇİN ENTER TUŞUNA BASIN