Kadının Öyküsü; TOMRİS UYAR

Esma Dumanlı Kadızade

“Acaba öykü kişisi gerçekle yüz yüze geldikten

sonra eski yaşamasına geri dönebilecek mi?

Ufku biraz genişlemiş olarak, biraz hüzünlenerek

ya da keyiflenerek eski yaşamasını sürdürebilecek mi?

-Tomris Uyar

Tomris Uyar, edebiyata çeviri ile başlamış, böylece hem Batı edebiyatını en iyi şekilde özümsemiş, hem de Türkçeyi en ince ayrıntısına kadar kullanmayı öğrenmiştir. Tomris Uyar, çeviriler yoluyla Türkçenin bütün inceliklerini kullanma yetisini kazandıktan sonra öykü yazmaya başlamış, buna karşın az ve özenli yazmayı tercih etmiştir. Kurmaca dünyasında, öyküden başka bir türe gönül vermemiştir. Yazarın “Gündökümü” olarak adlandırdığı ve iki cilt hâlinde topladığı günlükleri ise öykülerinin adeta mutfağını oluşturmuştur. On bir öykü kitabıyla toplam yüz dört kısa öykü, bir de uzun öykü kaleme alan yazar, çeviri ile başladığı edebiyat hayatına R. Tomris imzasıyla katılmış, Turgut Uyar ile evliliğinden sonra ise Tomris Uyar olarak devam etmiştir. Tomris Uyar, öykü tekniği bakımından Türk edebiyatında Sait Faik geleneğini sürdüren ve bu çizgiyi Batı’dan aldığı kısa öykü kuramlarıyla temellendiren bir durum/kesit öykücüsüdür. Kısa öykü türünde yazan Tomris Uyar, öykü kişilerinin hayatlarından bir kesit sunarak kurguladığı öykülerinde, öykünün bütün unsurlarını kurgunun oluşturulmasında aktif olarak kullanmıştır. Bu nedenle öykülerinde gereksiz bir sözcük, boşuna söylenmiş ifadeler görmek mümkün değildir. Sanatçı öykülerinde klasik öykülerdeki yaklaşımın tersine anlatıcı sorunlarını genellikle aşmış bir biçimde karşımıza çıkar. Birinci tekil kişi anlatıcıya ve ü.üncü tekil kişili anlatıcıya yer veren yazar birkaç öyküsünde ise ikinci tekil kişili anlatıcıyı denemiştir. Çoğul anlatıcıya da önem veren Tomris Uyar, öykülerinin dörtte birinde bu anlatıcı türünü, yarısında ise üçüncü kişili anlatıcıyı kullanmıştır. Tomris Uyar, öykülerinde ü.üncü tekil kişili anlatıcıyı kullandığına kimi zaman gözlemci bakış açısı kimi zaman da olimpik bakış açısını tercih etmiştir. Olimpik bakış açısında genelde tarafsızlığını korusa da kimi öykülerinde bile isteye aradan mesafeyi kaldırmıştır. Gözlemci bakış açılarında ise yansız, nesnel bir tutum sergilemiştir. Öykülerinde kullandığı diyalog, bilinç akışı, monolog vb. anlatım teknikleri sayesinde ise anlatıcının işlevi en aza indirgenirken, figürlerin iç dünyalarına derinlemesine nüfuz edilmiş olur.

Tomris Uyar’ın öykülerinde mekân, genellikle uzun ya da kısa tanımlarla, görsel ve duyuşsal açılardan yer alırken; çoğu kez kurgunun oluşmasında önemli katkıları olan bir unsurdur. Yazar, mekân ile insan arasında özdeşim kurmuş; mekâna insani özellikler kazandırmıştır. Dolayısıyla mekânı oluşturan herhangi bir unsur da insanın iç dünyasında derin etkiler bırakmıştır. İç mekânların yanında yazar dış mekânları da kullanır. Çünkü Tomris Uyar’ın öykü kişileri genellikle hareket hâlindedir. Yazar öykü kişisi ile değişen mekânı da anlatır. Bu öyküde aksiyonu hızlandıran bir unsur olarak karşımıza çıkar. Yazar öykülerinde dış mekân olarak en çok İstanbul’u anlatsa da Anadolu’nun kasabalarına, köylerine de yer vermiştir. “Ada” ve “yurtdışı” Tomris Uyar’ın öykü kişilerinin kaçış mekanlârıdır. Yazarın öykülerinde arka fonda çizilen “deniz”, yaz kış varlığını hissettiren önemli bir diğer mekân unsurudur. Tomris Uyar, öykülerinde iç mekân genellikle ev olmakla birlikte, pastane, hastane ya da otel odalarını da tercih etmiştir. Yazar, dış mekânda kendisiyle birlikte değişen toplumu ve insanları anlatırken, iç mekânlarda insanların psikolojilerine, bilinçaltına yönelir. Tomris Uyar, durum öyküsünün kuralları çerçevesinde, zamanı genellikle akronik olarak değerlendirmeye uygun görmüş, bir gün ya da bir günden az bir zaman diliminde geçen öyküler yazmıştır. Kronolojik zaman kurgusuna sahip öyküleri ise birkaç günlük sürede geçer. Yazar, zamanı kurgularken zaman unsurlarını nadiren vermiş, öykülerinde “zaman” içinde yaşanılan çağın özelliklerini taşımıştır. Tomris Uyar, kişileri tanıtma bakımından açıklama ve dramatizasyon tekniklerini kullanmıştır. Kişileri bazen uzun tasvirlerle, bazen de bir ikinci cümle ile açıklamayı uygun görmüştür. Yazar öykü kişilerinin iç dünyalarını ve psikolojilerini anlatarak, öykünün inandırıcılığını artırmıştır. öykü kişilerinden bazıları öykünün sonunda değişimi yaşayarak boyut kazanmış, bazıları da tip olarak kalmıştır. Tomris Uyar’ın öykü kişilerinin büyük bir bölümünü kadınlar oluşturur. Farklı sosyoekonomik yapılarda, her tipten kadını çok y.nlü bir şekilde, kadınsal dürtüleri ile, gelgitleri ile öykülerinde yaşatmıştır. Bunun yanında çok fazla olmamakla birlikte erkeklere de yer vermiştir. öykü kişileri hayatın içinden, bilindik kişilerdir, gerçek hayattaki özelliklerini korumaları yönü ile dikkat çekerler. Yazarın öykülerinde kullandığı dil itinayla oluşturulmuş, sade ve duru bir dildir. Tomris Uyar’da dil yanlışlarına rastlamak mümkün değildir. Genellikle İstanbul Türkçesi kullanılan yazar, öykü kişilerinin de bu sınırların dışına çıkmadığı görülür. Ancak bazı öykülerinde anlatımda mesafe kuralını ihlal etmiştir. Tomris Uyar’ın öykülerinde anlatıcının üslubunda çok nadir olarak standart sapmanın görüldüğü söylenebilir. Bunun dışında anlatıcı genellikle standart dil kullanır. Bazı öyküler anlatıcı, öykü kişilerinin konuştuğu sokak diline ve argo sözcüklere yer verir. Bazı öykülerinde yer alan mizah anlayışı ironiye dayanmaktadır. Öykülerde anlatma kısımları tasvirlerle aktarılırken, benzetmelerle anlam derinliği sağlanmıştır. Tasvir edilen kısımlarda kişi ve mekâna dair kurguyu etkileyecek ince ayrıntılara yer verilir. Öykülerinde diyalog b.lümleri akıcı ve sade bir dille anlatılsa da iç eylemin yoğunluğu görülür. Tomris Uyar, az sözcükle çok şey ifade etme ilkesini öyküsünün her aşamasında uygulamıştır. Yazarın öykülerinde en önemli tema toplumun genel olarak birey üzerindeki baskısıdır. Özellikle çeşitli sosyal ekonomik düzeylerdeki “kadın” a toplumun bakışı anlatılırken, toplumun değer yargıları içinde bulunan kadının çıkmazı işlenir. Tomris Uyar, öykülerini yazdığı toplumun oldukça zor geçirdiği siyasi dönemleri öykülerini herhangi bir ideolojiyi savunmak derecesinde taşımasa de öykülerinde toplumsal bir arka plan her zaman bulunmuştur. Yazar bu zor yılların siyasi boyutuyla değil, topluma yansıyan yani ile ilgilenmiştir. Toplumun birey üzerindeki baskısını, toplumsal değişim ve yozlaşmayı anlatmıştır. Kısacası yazar bireyin sorunsalına ele almıştır. Göç ciddi bir problem olarak ele alınır. İç ve dış göçte en çok iç göç üzerinde duran yazar, köyden şehre, şehirden köye göç eden bireylerin gittikleri toplumla taban tabana zıt oluşlarını ortaya koyar. Bu durum çatışmayı değil Tomris Uyar öykülerinde kaçış unsurunu doğurur. Tomris Uyar’ın, İstanbul’da doğup büyümüş olması onun geçmişe özlem duymasına, eski İstanbul’u aramasına neden olur. Yazarın öykülerinde değişen mekânlar, yozlaşan insanlar da büyük önem taşır. Bu yozlaşmayı bu yozlaşmayı kimi öykülerinde ironik bir dille eleştirir. Yazarın uyumsuzluğu toplumun biriyle olan çatışmasından doğar. Ancak yazar çatışmalar içindeki bireye herhangi bir ..züm önerisinde bulunmaz, hatta okuru gerçeklerle yüz üstü bırakıp gider. Yazar gitse de okurun zihninde öykü devam eder. öyküde Tomris Uyar, yalnızca öykü kişilerin aydınlanmaya yaşamasını sağlamaz, bu serüvene okuru da dahil eder. Tomris Uyar modernist çizgide bir yazar olarak, öykülerini kaleme almıştır. Kısa öyküde en önemli unsur olan kurguyu, kendine has bir üslupla çeşitli anlatım ve mizanpaj tekniklerini kullanarak ortaya koymuştur. Bunu yaparken postmodernist metinlere atfedilen birçok tekniği öykülerinde yer vermiştir. Dilin ve estetiğin ön planda olduğu öykülerinde kurgu, öykünün temelini oluşturmuştur. Kendini bile tekrarlamayı ilk edilen yazar için, postmodernist unsurlar yeni deneyimler hâlinde kurguyu güçlendirmek adına bir araç olmuştur. Tomris Uyar, modernist anlatılarda yer alan “metinlerarasılık”ı öykülerinde edebi alıntı, montaj ve kendi metni göndermede bulunma olmak üzere üç. alt başlıkta değerlendirirken, metinlerarasılıktan sonra üstkurmaca ve çok katmanlılık gibi postmodern unsurlardan da belli .l.ülerde yararlanmıştır. Sonuç olarak Tomris Uyar, modernist bir öykücüdür, çünkü onun öykülerinin merkezinde her zaman “birey”olmuş ve ‘’anlam” sorgulanmıştır. Öykülerinde bazen içerik bazen biçim ön planda olsa da öykülerin oluşumu bu iki unsura bağlı olmuştur. Yazarın birinci dönem öykülerinde içerik ön plandayken, ikinci dönem öykülerinde biçim kaygısı kimi zaman içeriği geride bırakmıştır. Bunun yanında yine ilk dönem öykülerinde modernizmin etkilerini, 1980’den sonraki ikinci dönem öykülerinde postmodernist teknikleri görmek mümkündür. Gecegezen Kızlarla modern masalların dünyasında gezirirken, Yaza Yolculuk’ ta metinlerarasılık, üstkurmaca, çok katmanlılık gibi modernist unsurlarla, Aramızdaki Şeyler’den sonra 8. Günah’ta ironiye dayanan kurmacaları ile karşımıza çıkmıştır. İç-içe anlatılar, okurun yazma sürecine eklenmesi, masallardan yararlanma, metinlerarasılık, açık uçlu sonlar, deneysel yaklaşımlar, yazarın öykülerinin kurgusal özellikleridir. Farklı ve yeni tekniklerin uygulandığı bu son dönem öykülerini deneysel öykü olarak adlandırabiliriz. Tomris Uyar, bu bağlamda postmodernist bir yazar değil, deneysel çalışmaları nedeniyle çeşitli unsurları kullanmaktan çekinmeyen, öykülerinin kurgusunu modernist çizgide oluşturan bir öykü yazarıdır.

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacaktır.

YAZMAYA BAŞLAYIN VE ARAMAK İÇİN ENTER TUŞUNA BASIN