DANSINI SÜRDÜR

-Ahmet MENTEŞ

“Neyi öğreniriz kuğudan? Dansı değil, neden dans edilmesi gerektiğini. Ya insandan? Hiçbir şey!”

Sen gülünce .lüm kalkar tedavülden.En çok gülmek yakışır sana. Gülüşünü koru. Ağlamayı eklerler gülüşünü sürdürmezsen. Sonra korkuyu gözlerine. Ve sözlerin, uykuyu terk eden düşlerde, ne kadar bağırsan duyulmaz kimselerce. Dansını sürdür ki her fısıltın bir gürleme olsun gökyüzünde. Şu uykuda olan yorgun asker, bu bahçıvan, bekler ki solmasın çiçekler. Seni senden almaya gelecekler dansını sürdürmezsen eğer. Bu yaşamda bir sen varsın bir de sen. Gerisi hırsız ordusu; seni senden çalmak isteyenler. Kalbe giden damarlar tutulmuş, gönül yollarında nöbette süvariler.

Nereye gitsen karşında kendini bulacaksın.Diyeceksin ki ona; böyle giderse senden bir hayalet yaratacağım. Başının üstünde yeri olacak tüm üç harflilerin. Aşk’a tutulacak, acz’e düşecek, TEK kalacaksın… Dansı sürdürmenin önemini anlayacaksın.Gitgide daha italik şu metalik dünyada bir metelik insan kalmayacağını yakında…

Neyi öğreniriz kuğudan? Dansı değil, neden dans edilmesi gerektiğini. Ya insandan? Hiçbir şey! En çok, yaşamdan soğutur bir insan bir insanı. Başka bir işe yaramaz. Ağzı var konuşur. Vergi alınsa kelime başına… Dayanamaz yine konuşur. Şu ol der sana, bu ol. Şöyle yürü, böyle koş. Ve dansına karışır elbet. Tüm bunlara karşın figürlerini koru. Dansının büyüsünden kopma. Er geç bulacaksın kutlu ve sonsuz ritmini. Ve insan, kaostan kaçarken düzene tutulan. Kalıba giren, kalıplanan. Kalıplananla dost olan. Kalıp-lan-anla! Hiçbir şey artık kendimizin değil anla. Kendimizin olmayan duygular, kendimizin olmayan sözler ve yalanlar, olmayan kendimizin olmayan bir KALP. Yine de iyi dayanır kalp onca sene, fizikçe ve tince. Koca bir kalp harmanıdır diyarımız. Yaşanır ülkemizde aynı anda dört ayrı kalp kırıklığı.

Bir yaşlı karga öğretecek: Kaygının sonsuz yinelenmesidir yaşam. İnsan, elinden oyuncağı alınan çocuk. Evet, ağlanacak. Gözlerin buna alışacak. Kalbin bunun için atıp duracak, atıp duracak, at… p… du.. r.. c… k. Duracak onunla birlikte tüm yengi ve yenilgiler. Savaşlar bitecek, ki en çok onun içinde verilmişti savaş. Ya asıl kavgayı kim bitirecek? Kavga nerede? Kavga içinde! Kim etki edebilir buna senden başka? İçinin gettolarında milyonlarca esir. Ve her esir sensin. Milyonlarca kez sen. Yok et içindeki kampı. Özgür bırak tüm kendilerini.

Orhan Veli’nin ceketsiz ölmesi gibi bir şey hayat. Pazarlanan bir şeydir artık her şey. Ağıtlar yakalım dostlar, gelin ağıtlar, ölümü pazarlayamıyor oluşumuza; ölemiyor oluşumuza en içten ağıtlar. Oluş’a nokta koydun oldu ölüş. Bu kadar kolay. (DEĞİL!) Sil şimdi o noktaları. Oluş’unun şenlik ateşinin aydınlattığı koyu gecenin tadını çıkar. Yarın güneş sadece senin için doğabilir.

Haydi, sonsuzluk bahçesine gidelim. Orada bir gül hâlâ bir güldür. O gülün kulağına fısıldayalım: Sen gülsün, sen gülsün, sen gülsün… Sen. Gülmelisin. Dansını gülerek sürdürmelisin. Öleceksen de dansını sürdürürken ölmelisin.

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacaktır.

YAZMAYA BAŞLAYIN VE ARAMAK İÇİN ENTER TUŞUNA BASIN